Dünya tarihinin en ünlü sanat müzelerinden biri olan Louvre, estetik ve kültürel mirasın yanı sıra geçmişin etik sorularının da bir sembolü olarak görülen önemli bir yerdir. Bu nedenle zaman zaman karanlık olaylara da sahne olmaktadır. Bu sahnelerden biri yakın tarihte, Apollo Galerisi‘nde, cesur bir soygunla gerçekleşti. İnşaat işçisi kılığına giren hırsızlar, müzeye yasadışı bir şekilde girerek Fransız hazinesi sayılan Kraliyet Mücevherlerini çaldılar. Müze açıldıktan yalnızca otuz dakika sonra, herkesin gözü önünde ve gün ışığında kaçmayı başardılar. Olay yerinde bir taç bulundu (ya da belki de kasıtlı olarak bırakıldı). Cumartesi günü, şüphelilerden ikisi Charles De Gaulle Havalimanı’nda yakalandı.
Jungiyen psikoloji yaklaşımlarıyla tanıdığımız alanında uzman olan astrolog Alejo Lopez, olay anını tüm detayları ve astrolojik verileriyle iki aşamada kaleme aldı. Birinci bölümde olay anının haritası ve sembolizmleri, ikinci bölümde ise bu olayın daha derin astrolojik ve etik yansımaları ele alınıyor. Yazarın özgün bakış açısını koruyarak ve izniyle bu yazıyı Deneysel Astroloji Akademi olarak Türkçeye çevirdik.

“M.Ö. 515–510 yıllarına ait bu Attika dönemi ‘koç taşıyıcısı Hermes’ heykeli şu anda Louvre Müzesi’nde sergileniyor. Peki gerçekten oraya mı ait?”
“Müzeler sömürgecilik tarihleriyle asla boğuşmak istemezler. Yağmalanan her şeyi kaldırırsanız, geriye ne kalır?”
—Irene, Grace D. Li, Bir Hırsızın Portresi (Penguin Random House, 2022), s. 275
Her Şey Nasıl Başladı? – Bir Soygunun
Anatomisi
İnşaat işçisi kılığına girmiş hırsızlar, Louvre Müzesi’nin içinde yer alan Apollo Galerisi adlı odaya yasa dışı bir şekilde girdiler. Camını keserek bir pencereyi kırdılar ve Fransa’nın ulusal hazinesi olarak kabul edilen Kraliyet Mücevherleri’ni çaldılar. Müze açıldıktan yalnızca otuz dakika sonra, herkesin gözü önünde ve gündüz vakti kaçmayı başardılar. Kaçış sırasında bir taç yere düştü — ya da bilerek attılar. Cumartesi günü, şüphelilerden ikisi Charles De Gaulle Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Bu olayın haritası Paris için, sabah saat 09:30’a göre çıkarıldı.

Analizi iki bölümde ele alacağız. İlk bölümde soygun sahnesini inceleyeceğiz ve ardından ikinci bölüm olarak olayla ilişkili diğer astrolojik göstergeleri değerlendireceğiz.
Kaderin Gökyüzüne İşlediği Bir Soygun
Haritada Akrep burcu yükseliyor. Gizlenme ve hayatta kalma konusunda önemli bir gösterge olan Akrep burcu, enerjisini yaşamın gizli akımlarını sezmek ve başarıya ulaşmak için gerekli stratejileri kurmaya yönlendirir. Yükselen Akrep kişilerinin çekici ama gizemli oldukları söylenir; genellikle ketumdur, kolayca açılmazlar. Böylesine gizli bir görevi yerine getirmek için son derece becerikli bir yükselen burç yerleşimi olduğunu ifade edebiliriz.
Yönetici Mars, Akrep burcunda ve 1. evde Merkür ile kavuşumda bulunuyor. Buradaki sembolizmi fark etmemek imkânsız. Akrep’in algısal, derin ve stratejik sularında yer alan çevik Merkür, keskin zekâsı ve stratejik aklıyla donanmış durumda. Ve evet, mit gerçek oluyor: Merkür, Aslan burcundaki Tepe Noktası (MC) ile kare açı yapıyor ve oda “Apollon’un Kadırgası” olarak adlandırılıyor. Apollon, Güneş’e atanmış, Aslan burcunun yöneticisi olan tanrıdır. Efsanede Hermes, Apollon’un sığırlarını çalar. Louvre’da ise Hermes, Apollon’un mücevherlerinden bazılarını alır. Ve tıpkı efsanede olduğu gibi, Hermes kendini masum bir bebek gibi gösterir; bu hırsızlar da tıpkı onun gibi (başkasıymış gibi) kendilerini inşaat işçileri olarak tanıtmışlar.
Haritada kılık değiştirme teması açıkça parlıyor. Aslan burcundaki MC, soygunun herkesin gözü önünde gerçekleştirildiğini gösteriyor. MC’nin yöneticisi Güneş ise 12. evde yer alıyor. Yani, gizlenmeyi bilen hırsızlara işaret ediyor; çünkü 12. ev her zaman saklı olanla ilgilidir. Soygun, Ay’ın döngüsünü kapattığı, Güneş’e yaklaştığı bir anda gerçekleşiyor. Balzamik Ay genellikle gözlerden gizlenen süreçleri anlatır; Ay ışığını kaybediyor, yani “ölüyor.” Neptün’ün Ay’a karşıt açısı, tüm duruma daha fazla sis ve belirsizlik katıyor.
Geleneksel olarak hırsızları 7. evde, Terazi burcu ile ilişkilendiririz. Bu oldukça anlamlıdır; çünkü hırsızlar sanat eserlerinin saklandığı bir müzeyi soyuyorlar. Ancak Venüs aynı zamanda mücevherlerin doğal göstergesidir, bu yüzden daha da anlamlı hale gelir. DSC yöneticisi Venüs, kapanmakta olan Ay’a çok yakın konumda. Üstelik Uranüs 7. evde yer alıyor ve tüm eyleme zekâ, yaratıcılık ve beklenmedik bir parlaklık katıyor. Ay ve Venüs’ün aldığı üçgen açılar da bu enerjiyi destekliyor.
9. evdeki Jüpiter, 2. evin yöneticisi konumunda ve bana mücevherlerin başka ülkelere götürülmek istenebileceğini düşündürdü. Bunu düşünürken henüz hırsızların —ya da bazı şüphelilerin— havaalanında yakalanacaklarını bilmiyordum.
KARMA: Er ya da Geç Dönüp Sizi Bulur!
Sözde Fransız Kraliyet Mücevherleri, sanıldığı kadar “Fransız” değildir. Mücevherler, dünyanın farklı bölgelerinden sömürgecilik yoluyla elde edilen minerallerden yapılmıştır. Asya, Afrika ve Güney Amerika boyunca; safirler, zümrütler, elmaslar, inciler ve diğer değerli taşlar, geniş imparatorluk ağları aracılığıyla çıkarılmıştır. Bu bölgeler, Avrupa saraylarını ve imparatorluklarını ayakta tutmak ve süslemek amacıyla, yüzyıllar boyunca kültürel ve doğal zenginliklerinden sistematik biçimde yararlanılmıştır.
Örneğin, İmparatoriçe Eugénie’nin tacı tam 3.007 elmas ve 212 inci içerir. İnciler, bir zamanlar Basra Körfezi ya da Hint Okyanusu’ndan gelen doğal incilerdir. Yüzyıllar süren aşırı avlanmanın ardından neredeyse tamamen yok olmuşlardır.

Görsel: Jean-Pierre Dalbéra (Paris, Fransa) tarafından çekilmiştir — İmparatoriçe Eugénie’nin Tacı (Louvre Müzesi).Yükleyen: Russavia, CC BY 2.0 lisansı altında. Kaynak bağlantısı https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=24666499
Not: İmparatoriçenin Tacı, sömürge döneminde dünyanın farklı bölgelerinden çıkarılan değerli taşlarla yapılmıştır. Bir zamanlar Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’ndan getirilen inciler, maalesef aşırı avlanma nedeniyle günümüzde neredeyse tamamen yok olmuştur.
Tıpkı Hermes’in babası Zeus’un karşısında kendini savunurken yaptığı gibi, Louvre Müzesi ve Fransız yetkililer de “soygun”dan söz ederken sanki bizimle alay ediyor gibiler. Çünkü Louvre Müzesi, dünyanın dört bir yanından çalınmış hazineleri barındırıyor.
Haritada MC belirgin bir şekilde Aslan burcunda yerleşimdedir. Bu durum, kraliyet ihtişamını ve belki de bir gurur duygusunu simgeliyor. Ancak MC’nin yöneticisi Güneş 12. evde yer alıyor. Yani bir tür öz farkındalık çağrısı olarak okunabilir. 12. ev çoğu zaman kölelik temalarıyla ilişkilendirilmiştir ve bu durum, belki de Louvre’un bahsetmeyi tercih etmediği bir geçmişi aydınlatıyor olabilir. Güneş, Koç burcundaki Chiron’a karşıt açı yapıyor; bu da ihmal edilmiş, bastırılmış, yaralı yönleri gösteriyor. Böyle bir gurur, şiddet ve sömürgecilikle dolu bir geçmişin içinde yutuluyor. Koç burcundaki Chiron, 6. evde, ki bu ev de kölelerle ilişkilendirilir. Üstelik Chiron Koç’ta olduğunda, genellikle “gücün elden alınması” duygusunu getirir.
Chiron’un ışığı bize şu soruları sormamızı zorunlu kılıyor:
Müzeler, kendilerine ait olmayan hazineleri sergilemeye devam etmeli mi?
Bu nesnelerin Avrupa’da “daha iyi korunduğu” yönündeki sömürgeci savları hâlâ mı sürdürüyoruz?
Görünüşe göre koruma pek de başarılı olamamış. Nihayetinde, Satürn Balık burcunda ve Neptün onunla kavuşumda: güçlü sınırların ve düzenli sistemlerin sonuna gelindiğinin bir göstergesi.
Dahası, haritada bir başka karşıtlık var: Yengeç burcundaki Jüpiter (9. ev), Plüton’a karşıt açı yapıyor. Karşıt açı, sömürgecilik, sömürü ve geçmişten taşınan karmik bir yaranın sembolik bir ifadesi olabilir. Geçmişle yüzleşmeyi zorunlu kılan bir karşılaşma. Jüpiter genişlemenin gezegenidir, evet, fakat genişleyen her şey başka bir şeyin alanına doğru genişler. Yengeç burcundaki Jüpiter’in yücelimi, sınırlarımızı ve yaşam tarzımızı genişletme arzusunu ya da başkalarının bizim geleneklerimizde anlam bulacağına dair inancı temsil eder. Üstelik Jüpiter 9. evde (yabancı ülkeler ve uzak topraklar evi) geçmişte denizaşırı (9. ev) bir ulusal (Yengeç) genişlemenin (Jüpiter) hatırasını geri getiriyor. Ve Jüpiter, geçmişi toprağın altından çıkaran bir gezegen olan Plüton’a karşıt durumda…
Hermes, kötü olduğu için değil, bize yeni bakış açıları kazandırmak için yaramazdır. Apollon ile arasındaki arketipsel yüzleşme, kanıksanmış fikirleri yeniden düşünmek için bir fırsat olabilir.
O halde şu soruları yeniden sormanın zamanı gelmedi mi?
Dünyanın başka bölgelerine ait mülkleri barındıran müzelerimiz hâlâ olmalı mı?
Gerçekten orada daha iyi korunduklarına inanıyor muyuz?
Yazan: Alejo López (DFAstrolS – Jungcu Psikolog)
Türkçeye çeviren: Kenan Yasin Bölükbaşı / Deneysel Astroloji Akademi

Yazar Hakkında – Alejo López
Arjantin doğumlu olan Alejo López, 23 yaşında Avrupa’ya taşındıktan sonra insanların iç dünyalarını ve yaşam çeşitliliğini anlamlandıracak bir dil arayışına yöneldi. Lisanslı bir psikolog olarak bugün Yunanistan’da yaşamaktadır. Faculty of Astrological Studies’de eğitmenlik yapmakta ve University of Wales Trinity Saint David – Sophia Centre’da tamamladığı yüksek lisans teziyle 2023/2024 Alumni Association Dissertation Prize ödülünü kazanmıştır. Ayrıca Astrological Association yönetim kurulunda yer almakta ve Academy of Astrology, Astrology University ve Synchronicity University gibi kurumlarda konuk eğitmenlik yapmaktadır.
Mitoloji, Kabala, Şamanizm ve Tasavvuf üzerine de çalışan Alejo, astrolojinin özünü kavrayan kişinin asla yalnız olmadığını, çünkü gezegenlerin daima bize rehberlik ettiğini söyler.
Daha fazla bilgi ve hizmetleri için web sitesini ziyaret edebilirsiniz: alejolopezastrology.com
